Güzel Nasıl Yazılır TDK? Dilin Tarihsel Yolculuğunda Bir Sözcüğün Hikâyesi
Bir Tarihçinin Kaleminden: Geçmişin İzinde, Dilin Peşinde
Bir tarihçi olarak bazen savaşların, imparatorlukların ya da siyasi devrimlerin ötesine geçip bir kelimenin izini sürmeyi seçerim. Çünkü kelimeler de tıpkı toplumlar gibi yaşar, değişir ve dönüşür. Bugün “güzel” dediğimizde aklımıza estetik, iyilik, zarafet ya da hoşluk gelir. Ancak bu kelimenin anlamı, tarih boyunca hem biçim hem de içerik olarak farklı dönemlerde yeniden tanımlanmıştır.
Peki, “güzel nasıl yazılır?” sorusu, sadece dilbilgisel bir merak mı, yoksa kültürel bir serüvenin başlangıcı mı?
TDK’ya Göre Doğru Yazım: “Güzel”
Öncelikle, Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre doğru yazım biçimi “güzel” şeklindedir. Kimi zaman sosyal medyada, konuşma dilinin etkisiyle “guzel”, “gzl” ya da “güzeeel” gibi biçimlerle karşımıza çıksa da bunlar yazım açısından hatalıdır.
TDK’ya göre kelime, Türkçenin kök yapısına uygun olarak “ü” sesiyle başlar; çünkü bu ses, kelimenin tarihsel kökeninde hem fonetik hem de anlam açısından belirleyici bir özelliktir. Bu, sadece bir harf meselesi değil; dilin karakterini koruma çabasıdır.
“Güzel”in Tarihsel Kökleri: Eski Türkçeden Günümüze
1. Eski Türkçe Dönemi: Estetikten Erdeme
“Güzel” kelimesi, Türkçede Eski Türkçe döneminden bu yana estetikle bağlantılı bir anlam taşır. Orhun Yazıtları’nda doğrudan “güzel” sözcüğü geçmese de benzer anlamlar “yeg” (değerli, üstün) veya “yaruk” (parlak, aydınlık) kelimeleriyle ifade edilmiştir. O dönemde güzellik, sadece fiziksel bir nitelik değil; ahlaki bir duruşun, cesaretin ve bilgeliğin ifadesiydi.
2. Osmanlı Dönemi: Estetik ve Ruhun Zarafeti
Osmanlı Türkçesi döneminde “güzel” kelimesi, Arapça “cemîl” ve Farsça “hüsn” kelimeleriyle iç içe geçmiş, anlam alanı genişlemiştir. Divan edebiyatında “güzel”, sadece sevgilinin yüzünü değil, Tanrı’nın yaratılışındaki mükemmelliği de anlatır.
Örneğin Fuzûlî, “güzel” kelimesini hem ilahi hem beşerî aşkın ortak paydası olarak kullanır. Burada kelime, bir estetik yargıdan çok bir varoluşsal duygunun sembolüdür. Güzellik artık sadece görünürde değil, gönülde aranır hale gelir.
3. Cumhuriyet Dönemi: Dilin Sadeleşmesi ve Milli Kimlik
Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte Türkçe, sadeleşme sürecine girdi. Bu süreçte “güzel” kelimesi, hem halk dilinde hem de resmi söylemde kök bir kelime olarak korunmuştur. Dil devrimi, yalnızca alfabe değişikliğini değil; ulusal bilincin dil üzerinden yeniden inşasını da hedeflemiştir.
“Güzel Türkçe” ifadesi, bu dönemde bir slogan hâline gelir. Artık “güzel” yalnızca estetik bir sıfat değil; milli bir değer, bir ahlak ölçüsü ve kültürel bir hedef olmuştur. Bir milletin dili ne kadar güzel kullanılırsa, o kadar güçlü hissedilir.
Toplumsal Kırılmalar ve Dildeki Güzellik Anlayışı
Her tarihsel kırılma, güzellik algısını yeniden şekillendirir.
– Modernleşme süreci, güzelliği batılı estetik normlara göre tanımlarken,
– küreselleşme, kelimenin anlamını sosyal medya estetiğiyle dönüştürmüştür.
Bugün “güzel” dediğimiz şey, çoğu zaman görselliğe indirgenir. Ancak bu, tarihsel belleğimizin bize hatırlattığı anlamdan oldukça uzaktır.
Geçmişte “güzel” bir insan; adil, yardımsever ve bilgili biriydi. Günümüzde ise “güzel” çoğu zaman görüntüyle sınırlı bir tanım kazanmıştır.
Bu dönüşüm, bireysel değerlerin yerini tüketime bıraktığı toplumsal bir değişimin de aynasıdır.
Güzel Yazmak, Güzel Düşünmektir
Güzelliği doğru yazmak, aslında düşünceyi doğru biçimlendirmektir. TDK’nın “güzel” biçiminde ısrarı, sadece yazım birliğini koruma amacı taşımaz; aynı zamanda dilin tarihsel bütünlüğünü savunur.
Bir tarihçi için kelimeler, bir toplumun zaman içindeki kimlik belgeleridir. “Güzel” kelimesi de bu belgelerden biridir — geçmişin derinliğinden bugünün diline uzanan bir köprü.
Sonuç: Güzelliğin Yazımı, Kültürün Hafızasıdır
“Güzel nasıl yazılır?” sorusu, aslında “biz kimdik ve neye güzel diyorduk?” sorusuyla iç içedir.
Doğru yazım, yalnızca dilbilgisel bir kural değil; kültürel bir aidiyet ifadesidir.
Her “güzel” yazışımızda, bin yıllık bir dilin sesini bugüne taşırız.
Peki sizce, güzelliğin doğru biçimi yalnızca kelimede mi, yoksa anlamında mı saklı?
Belki de asıl mesele, “güzel”i yazmak değil; onu yaşatabilmektir.